Peugeot Türkiye Forumları
Pejo.Com.TR Peugeot Yedek Parça
www.pejo.com.tr
Anasayfa Anasayfa >PEUGEOT TURKEY FAN CLUB GENEL >Atatürk >Türk ve Dünya Tarihi
  Yeni Mesajlar Yeni Mesajlar RSS - Alkarısı ve Bilim
  SSS SSS  Forumu Ara   Kayıt Ol Kayıt Ol  Giriş Giriş

Alkarısı ve Bilim

 Yanıt Yaz Yanıt Yaz
Yazar
  Konu Arama Konu Arama  Konu Seçenekleri Konu Seçenekleri
Guests Açılır Kutu Gör
MISAFIR
MISAFIR
Simge
Mesaj Seçenekleri Mesaj Seçenekleri   Teşekkür (0) Teşekkür(0)   Alıntı Guests Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Konu: Alkarısı ve Bilim
    Gönderim Zamanı: 14 Kasım 2013 Saat 20:40

Halk inanmaları bilimin ve teknolo­jinin sunduğu tüm akla uygun açımla­malara ve çözümlere rağmen geçerliliği­ni, inanma durumunu korumaktadır. Kuşaktan kuşağa aktarılan inanmalar­dan biri de Alkarısı inanmasıdır. Ülke­mizin değişik bölgelerinde, yörelerinde bu inanmayla karşılaşmaktayız. Dünya­nın doğusunda ve batısında da benzer veya inanmayı çağrıştıran anlatılarla karşılaşıyoruz. Çalışmamızın amacı, ül­kemizdeki bu inanmanın, izini yeniden sürmek, inanmanın bilimsel gerçeklerle ne kadar örtüştüğünü araştırmaktır. Türk halkı inanmalarını derleme düze­yinden çıkarmak, inanmaların gerçekçi bilimsel çözümlemelerini, tıbbın ve psikolojinin verileriyle sağlayarak bir ör­nek denemesi yapmak, Türk halk bilim­cilerinin dikkatine sunmaktır.

 

Alkarısı inanmaları

 

Anadolu’nun kimi bölgelerinde, ye­ni doğum yapmış loğusa kadınlara görü­nen, onların korkmasına, hasta olması­na, hatta ölmelerine neden olan kötü bir cin vardır. Bu cin yeni doğmuş bebeklere de zarar verir. Bu cinin değişik adları ol­masına rağmen alkarısı ve albasması adı en yaygın olanlarıdır.

 

Erzurum’da, Alkarısı, Malatya’da, Hıbilik, Bingöl’de Kapoz, Elazığ’da Hafdar, Gaziantep’de Tepegöz adıyla da bi­linmektedir. (Karabaş 1999 :402) Ağrı’da kırklı kadınların birbirleriyle görüştürülmemesiyle ilgili inanç vardır. Yeni do­ğum yapan kadın ile kırk gün içinde do­ğum yapmış kadın görüştürülmez. Do­ğum yapmış kadının kırkı sonra doğum yapan kadının üzerine geçer. Bu durum çocuğu ve anneyi etkiler, anne sütten ke­silir. Görüşme gerçekleşmiş ise sütü ke­silen anneye; beyaz şarap, buğday ve tuz ateşe atılır, hasta kadın ateşin dumanı ile tütsülenir. (Emine Polat: Ağrı mer­kez, 68 yaşında, okumamış)

 

Siirt, Batmam, Bingöl, Diyarbakır gibi yerlerde benzer anlatımlar; Pirevok, pirabok, piraboçik, pirhevok adıyla bili­nen dişi bir cadı-cin etrafında toplanı­yor. Pirhevok, zarar vermek istediği kişi tarafından göğsüne veya ensesine iğne gibi sivri bir cisim batırılarak esir edile­bilir. Zararlı gücünü yitiren bu yaratık, eli bereketli, hamarat bir hizmetçi olur. Eski haline dönebilmesi için evin küçük çocuğunu veya yeni gelinini kandırır ve vücudundaki iğneyi, çuvaldızı çıkarttı­rır, eski gücüne kavuşur. Öcünü almak için evin yeni doğmuş çocuğunu öldürür, bazen de beddua eder, evin bereketi ka­çar. (Çeçen 1997: 20.)

 

Erzurum’un Tekman ilçesi köylerin­de de benzer inanmalar görülmektedir. Kabos denilen saçları uzun, karmakarı­şık, tırnakları uzun, şişman çirkin bir kadın; yeni doğum yapmış kadınlara musallat olur, ciğerlerini söküp alarak kadının ölümüne neden olur. Kadınlar bu yaratıktan korunmak için baş örtüle­rinin, kıyafetlerinin bir yerine iğne veya çengelli iğne tuttururlar. Yeni doğum yapmış kadının yatağının etrafına yün­den örülen iplikler gerilir. Eğer kabos kimseye zarar vermeden yakalanırsa kı­yafetine iğne batırılmalıdır. Yakalanan kabos evin hizmetçisi edilir ancak üze­rindeki iğneden kurtulursa kaçıp gider, yeniden doğum yapmış kadınlara zarar vermeye devam eder. Doğum yapmış ka­dın yalnız bırakılmamalıdır, geceleri ışı­ğı söndürülmemeli, çocuğun beşiğinin yanına ise ekmek ve Kuran bırakılmalı­dır. (Fatma Çevirme, Erzurum, Tekman ilçesi, Çevirme köyü, 80 yaşında, okuma­mış)

 

Alkarısını yakalayanların evi albasması ocağı adını alır, doğum yapan kadınlar bu evi ziyaret ederler. Kendilerine de albasmaması için evin ocağın­dan kül alırlar. (Alptekin 1993:126-133)

 

Seyfi Karabaş’a göre alkarısı; er­keklerle uyum içine giren kadınlarla ve meyvelerine (çocuklarına) düşman kötü bir ruhtur. Bir başka deyimle, erkeklerin üstünlüğü demek olan babaerkil düzen içinde erkeklere karşı olumlu tutuma gi­ren kadınlara ve o düzeni sürmesini sağ­layacak çocuklara karşı “yeraltı” savaşı­nı sürdürüyor sanki alkarısı (Karabaş 1999:402). Eski Türk inançlarında, Bu­dist ve Şamanistlerde ruhların en çok il­gilendikleri olaylar loğusalar ve yeni doğmuş çocuklar, yeni evlenenler gibi oluşum ve dönüşüm ritüelleridir. Eski Türklerde nur ve ziya aleminin büyük tanrısı Han Ülgen, karanlık aleminin tanrısı ise Erlik Han’dır. Evlenen genç atını kurban verir. Kara iye yani kötü ru­hun zarar vermesini önlemek gerekir, Şamanizm’de yardımcı iyi ruhlar da var­dır, bunlar gök, yer ve ev iyeleri; yayık, suyla, karlık ve utkucudur. Umay, ak ana, ak enedir. Erlik ve Albastı ise kötü ruhlardır (Ögel 1971:59-71). Alkarısı’nı kötü ruhların Anadolu’daki devamı ola­rak kabul edebiliriz.

 

Inan’a göre ise; al ruhu bugünkü Türk inanmaları onun “Şerir” bir ruh ol­duğunu gösterdiği halde bazı emareler onun bir zaman “hami” ruh olduğunu bil­dirmektedir. Al kelimesinin ateş kültü­rüyle bağlı bulunduğunu gösteren bir emare’de bütün Türk kavimlerinde yay­gın olan “Alaslama” merasimidir. Alaslama orta ve doğu Türklerde ateşle temiz­lenme ve takdis merasimidir. (İnan 1933: 160-167)

 

Cin, peri, iyi ruh, kötü ruh gibi do­ğaüstü gizemsel güçlere Anadolu dışın­daki coğrafyalarda da rastlanmakta ve benzer yada farklı bir çok kültürde bazı olayların, örneğin hastalıkların bu güç­lerle ilişkili olduğuna, kadın ve çocukla­rın bu güçler tarafından korunduğuna veya zarar gördüğüne inanılmaktadır. (Demçinova 2000; 56, Santur vd. 2000; 68)

Alman folklorunda; bir insana hiz­met eden peri ya da ev cini, İngilizlerin brownie dedikleri iyi huylu peri vardır. Kırda yaşayanına ise bogart denmekte­dir, kobald ise arkadaşça davranabilir ancak yardımsever değildir, kobald’ın öf­kesini ise büyük bir kap dolusu süt ve yi­yecek dindirir. fanngen’in ise dev yada cüce gibi ıssız yerlerde yaşadığına inanı­lır. Şeytanla da arkadaşlık eden bu dişi yardım sever olduğu gibi korkuda verir, yollarını kaybeden çocuklara yardım eder insanlar için çalışır. (Max 1996: 131)

 

Yunan mitolojisinde yeni doğan ço­cukları öldüren kadın Hera Lamiya’yı kıskanır. Efsaneye göre Zeus Lamiya’yı sevmektedir. Zeus ve Lamiya’nın doğan her çocuğunu öldüren Hera’dan koru­mak için bir mağarada saklanmış Lamiya, ancak zamanla çocukları yaşayan bütün analara düşman kesilmiş. (Erhat 1996:191) Nympha, ise başı örtülü, yani gelin anlamına gelir, kırlarda, sularda ve ormanda yaşayan doğal ve tanısal varlıkların dişi olanlarına verilen addır. Doğa ve insanlar üzerinde etkili güçleri vardır, genelde erkeklerden kaçarlar, er­kek düşmanı olanları da vardır. (Erhat 1996: 219) Görüldüğü gibi alkarısı ile benzerlik gösteren farklı halkların ina­nışları da var. Kadınlarla ilgili arketipsel yaklaşımlarda kadın; hayat, ölüm ve dö­nüşümü simgeliyor. İyi ana; yani toprak ananın olumlu yönü; doğum, sıcaklık, koruma, verim, , büyüme, bereket; De­meter, Eres, Kibele gibi tanrıçalarla ifade edilirken, kötü ana; büyücü, cadı, cin, baştan çıkaran kadın, cinsi tatminlik, korku, tehlike, dışlanma, ölüm gibi du­rumları simgeliyor. (Sever 1997; 85). Alkarısı’nı yine korkunç, kötü ananın top­raklarımızdaki uzantısı olarak görmek gerekiyor. Kötülük ve iyiliğin mitolojik kaynağı olan kadının yine kadına kötü­lük yapmasını doğal karşılamak gereki­yor.

 

Kadın ve loğusalık dönemine ilişkin geleneksel yaklaşımların tıbbi yönü ne­dir? Elbette ki tıp bilimi sağlığın, sosyal ve kültürel boyutunu yadsımaz. Dünya Sağlık Örgütü “sağlığı; yalnızca hastalık ve sakatlığın yokluğu değil ruhen, bede­nen ve sosyal yönden tam bir iyilik halidir.” diye tanımlamıştır. O halde “kültür ve sosyal durum ile sağlık birbirlerini et­kileyen unsurlardır” denilebilir. (Erefe 1998:1) Ancak kültürel ve geleneksel tu­tum ve inanmalar sağlık sorunlarının çözümünde ailesel ve sosyal dinamikler açısından bireyin iyilik halinin devamı için destekleyici olmakla birlikte tek ba­şına bir alternatif olmamalıdır. Çözü­mün modern tıp bilimi ve koruyucu sağ­lık uygulamalarıyla mutlaka desteklen­mesi ve geleneksel yaklaşımların mo­dern tıp yaklaşımlarının önüne geçme­mesi önemlidir.

 

Alkarısı inanmalarına Bilimsel Bakış

 

Doğum yapan kadınların birtakım ruh durumu değişiklikleri yaşamaları, hastalanmaları ve bazen bu hastalıkla­rın kadını ölüme, intihara kadar sürük­lemesinin gerçek nedeni elbette ki bir cin, kötü ruh, büyü veya sihir değildir.

Loğusalık dönemi tıpkı gebelik gibi kadının yeni bir yaşama uyum sağlama çabasını gerektirir. Doğum eyleminin travmatik oluşu, aileye yeni, küçük, sa­vunmasız ve tam anlamı ile anneye ba­ğımlı bir canlının katılması ve kadının tüm bunlara göğüs gerecek yeni roller öğrenmesi sorunun başlamasında etkili ve önemli bir faktördür. Kadının yaşadı­ğı bu deneyimler onda, uykusuzluk, pa­nik, huzursuzluk, korku, bebeği hakkın­da gereksiz endişe, sık ağlama nöbetleri gibi bazı psikopatalojik davranışların gö­rülmesine yol açar. Yeni anne olan veya loğusalık döneminde olan kadınların %50-80’i özellikle doğumdan 5-6 gün sonra bu tür belirtiler ortaya çıkabilir. Belirtiler bu haliyle lohusalık hüznü diye tanımlanır ve kadın tarafından bir hekim ve sağlık profesyonelinin müda­halesine gerek duymaksızın atlatılabilir. (Knop vd. 2001:5018)

Ancak loğusa kadınların % 10-15′inde bu durum derin bir hüzün, umutsuzluk, işe yaramama, değersizlik ve suçlama gibi duygularla değişme gös­terir. Anne bir taraftan sağlığı ile ilgili endişe ve takıntılar geliştirirken diğer taraftan da bebeğine yabancılaştığını, bakım vermek, kucağına almak isteme­diğini hissetmeye başlar. Bu paradoks suçluluk duygularını daha da derinleşti­rir, anne ölümü ve hatta intiharı bile dü­şünebilir. Belirtiler bu haliyle doğum, sonrası depresyon tanısı alır. Doğum sonrası depresyon vakalarının ancak dörtte birinin tedaviye geldiği belirtil­mektedir. Bunların bir kısmı depresyo­nun farkında değildir, bir kısmı da far­kında olmasına karşın utanmakta. Bir kısmının da tedaviye gelmesi engellenmektedir. (Orhon 2002:1-3).

 

Doğum sonrası bakım, psikopatolo­jik davranışların teşhis ve tedavisinde önemli rolü olan bir halk sağlığı uygula­masıdır. Hekim dışı sağlık profesyonellerinin (halk sağlığı hemşiresi, ebe vb) ev ziyaretleri sırasında annedeki psikopatolojik durum değişikliğini saptaması ve tedaviye yönlendirmeleri prognoz (has­talığın seyri) açısında önemlidir. (Karataş 1998:101, Orhon 2000; 2) Çünkü tedavi edilmediği takdirde hastalık yaklaşık 1 yıl kadar sürebilir.

 

Doğum sonu depresyonu veya halk deyimiyle alkarısı diye bilinen durumun ortaya çıkışından şu faktörler sorumlu tutulmuştur (Henshaw 2001; 1-5, Ziotnick vd. 2001; 639)

 

Geçmişte var olan depresyon hikâyesi

 

Psikososyal faktörler (evlilik içi ilişkilerde zayıflık, sosyal desteğin az ol­ması, stresli hayat şartları vb.)

 Düşük sosyal statü (örn: düşük ai­le geliri, düşük mesleksel statü)

 

Yeni doğum yapmış kadını muzdarip eden bu durumla mücadele etmenin kültürel yolları yazı öncesi tarihten gü­nümüze kadar süregelmiştir. Kadının hastalığından cinler, periler, vb doğaüstü güçler ve insan dışı varlıklar sorumlu tutulduğu için ruhlara yalvarma, dua, rüşvet, korkutma, itiraf gibi davranışlar veya cin kovma, büyüsel ayin davranış ve uygulamalar sergilenmiştir. (Eren vd. 1993:7-10)

 

Loğusalık dönemi ile ilgili gelenek­sel uygulamaları araştırmak amacıyla sekiz ayrı ilde gerçekleştirilen bir çalış­mada loğusa kadın hastalandığında “al­bastı için hocaya okutmak” en fazla ser­gilenen uygulama olup bu uygulamaya daha çok Diyarbakır İli’nde rastlandığı belirtilmiştir. Bunun dışında loğusa ve bebeği 40 gün yalnız bırakmamak, loğu­sa ve bebeğin yanında Kuran-ı Kerim, bıçak vs bulundurmak, loğusaya kırmızı tülbent veya kurdele bağlamak gibi fi­ziksel zararı ve yararı olmayan loğusalık hastalığı veya hüznü ile başa çıkmada birçok farklı geleneksel uygulamalara rastlanmaktadır. (Şenses vd. 2002:44-48)

 

Japonya da yapılan bir çalışmada loğusalık dönemindeki Japon kadınlarda doğum sonrası görülen depresyon, hü­zün ve bunalım gibi duygu durum semp­tomlarının dünya genelindeki literatür­lere göre çok düşük oranlarda olduğu ve bunun geleneksel bir toplum olma, güçlü sosyal ve ailevi destek unsurlarına sahip olma ile ilişkili olduğu açıklanmıştır. (Yoşhida vd. 2001:189-193)

 

Huang. (Huang vd. 2001:279-87) Postnatal depresyonu’nun (doğum son­rası depresyon) her kültürde yaşanmak­ta ve bilinmekte olduğunu ve sosyal des­tek unsurları, doğum öncesi ve sonrası bakım sistemlerinin etkili olduğunu söy­lemiştir.

 

Gebelik ve loğusalık sürecine kadın ve ailesini etkileyen bir kriz dönemi ola­rak bakılmalıdır. Bu sürecin kültürel, sosyal ve psikolojik olarak her yönüyle değerlendirilmesi ve psikososyal deste­ğin sağlanması kriz döneminin kolay at­latılmasını sağlayacaktır. (Knob vd. 2001: 5018)

 

Doğum yapan kadın fizyolojik açı­dan da yardıma muhtaçtır. Çünkü yaşa­nılan olay her canlıda görülen olağan ve mutluluk verici bir durum da olsa bera­berinde yorgunluk ve uykusuzluk getirecektir. Bir başka canlıdan da tamamen sorumlu olma fiziksel güç ve sabır isteyen bir olaydır. Bu bağlamda özellikle doğum yapan kadının eşinin yardımı, sorumlulukların paylaşımı da çok önemlidir.

 

Alkarısı inanmalarının kökeni gö­rülüyor ki gerçek yaşantılara dayanıyor. Bilimin henüz açıklama getiremediği dö­nemlerde insanlar karşılaştıkları prob­lemleri, nedenlerini oluşumlarını ve ilgi­li çözümlerini doğa üstü güçlerle açıkla­maya çalışmışlardır. Anadolu’nun birçok yerinde var olagelmiş alkarısı’na benzer inanmaların izlerini farklı coğ­rafyalarda, farklı kültürlerde de görüyo­ruz.

 

Elbette ki her toplumun sahip oldu­ğu belli inanç ve değerleri vardır. Her toplum kültürel zenginlikleri ile, örf ve ananeleri ile yaşamlarına renk katma hakkına sahiptir. Ancak sağlık ve bilim söz konusu olduğunda modern tıp uygu­lamalarına öncelik verilmelidir.

 

Alkarısı inanmalarının tıptaki kar­şılığı; doğum sonrası depresyonudur. İnanmalara genellikle “saçma sapan, akıl dışı, hurafe, ilkel insan düşüncesi” demenin de halk yaşamındaki ilgili inanmalara ve uygulamalarına bir çö­züm getirmeyeceği de bir gerçektir. Bu tür kültürel uygulamaların bilimsel bir değeri olmasa bile anne ve çocuğu koru­mayı amaç edinen bir yaklaşım olarak görülmüştür. İnsanlığın var oluşundan bugüne kadar bir çok toplumda hastalık­ların bu şekilde yani kişinin bedeninin ve ruhunun kötü ruhlardan arındırılma­sı şeklinde tedavi edilmeye çalışıldığı bu ve benzeri inanış ve uygulamalarda kişi­yi bedensel ve ruhsal yönden bir bütün olarak ele alan çağdaş psikoterapinin bazı ipuçlarının görüldüğü belirtilmiştir.

 

Bize düşen halk inanmalarını derle­mek, aynı zamanda bilimsel çözümleme­lerini yaparak halka ve halk bilimcileri­ne sunmaktır.


Kaynak

Yukarı Dön
 Yanıt Yaz Yanıt Yaz

Forum Atla Forum İzinleri Açılır Kutu Gör

Forum Software by Web Wiz Forums® version 12.07
Copyright ©2001-2024 Web Wiz Ltd.
Peugeot Türkiye Forumları PEUGEOT TÜRKİYE FORUMLARINDA SON 20 KONU
Peugeot Türkiye Fan Club Gündem      
konu icon Peugeot Yedek Parça
konu icon peugeot 308 star-stop sorunu? (2015- ) son mesaja git 26580 20 Osman48
konu icon Start stop son mesaja git 253 0 zafercelebi
konu icon 206 hararet sorunu (çözüldü) son mesaja git 37065 27 kaan206
konu icon Arıza Işıkları... Anlamları son mesaja git 296921 31 dostcanlısı
konu icon Peugeot 206 hararet ve torsiyon sorunu son mesaja git 91 0 kaan206
konu icon Motor arızası aracı tamir ettiriniz uyarısı son mesaja git 94268 43 ozgurtavukcu07
konu icon 308 rolantide dalgalanma titreme son mesaja git 924 1 sensah
konu icon Ön göğüs kısmı açılması hk. son mesaja git 1040 5 Oto Tamir Servisim
konu icon Selülozik tiner silinen yerleri matlaştırdı iz yap son mesaja git 6310 12 stayk
konu icon 206 Otomatik Viteslerde Gazdan Cekince Devir sorun son mesaja git 1113 4 muratzengin
konu icon 2024 yılında 407 almak son mesaja git 361 0 Kazu59
konu icon "Clarion pu-2859a(l) rd3-01" Radyodan Aux alma son mesaja git 3625 1 Baki TANRISEVEN
konu icon 307 otomatik vites sorunu son mesaja git 49430 50 Pejo58
konu icon Tablet ekran dış bolumleri son mesaja git 534 0 Miskinler
konu icon 308 T7 Dizel Araç Aküden Akan Asitli Su Sorunu son mesaja git 347 0 Kalenders
konu icon 106 gti vites çubukları son mesaja git 649 0 SerkanPinar
konu icon Yeni 106 GTI a Yeni Usta - İstanbul Anadolu Yakası son mesaja git 93 0 SerkanPinar
konu icon 206 otomatik vites sorunu son mesaja git 4394 15 MMYILMAZ
konu icon 208 şanzıman vuruntu son mesaja git 1937 2 208adem1
konu icon PEUGEOT PANORAMİK CAM TAVAN MAĞDURİYETİ son mesaja git 1097 0 Just for Justice
Bizi Takip Edin   

Bu ayki En Aktif 10 Üye 2024 NOVEMBER EN AKTİF 10 ÜYE
Üye Mesaj
Kesim 4
muratzengin 3
Pejo58 3
208adem1 2
SerkanPinar 2
wolkan35 2
yigit0060 2
yigitmustafa 2
kaan206 2
ulamburias 2
Bu ayki En Aktif 10 Üye FORUM YETKİLİLERİ
Üye Adı Yetki
GökhaN YÖNETİCİ
sonerkyl MODERATÖR
İçerik sağlayıcı paylaşım sitelerinden birisi olan PeugeotTurkey.Com Peugeot Turkey Forum Adresimizde T.C.K 20.ci Madde ve 5651 Sayılı Kanun'un 4.cü maddesinin (2).ci fıkrasına göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan sorumludur. PeugeotTurkey.Com hakkında yapılacak tüm hukuksal Şikayetler buradan iletişime geçilmesi halinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde PeugeotTurkey.Com yönetimi olarak tarafımızdan gereken işlemler yapılacaktır.
Peugeot Turkey Fan Club © 2008 - 2024
“İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır.“ H.Ş.

Peugeot Forum English