tatürk, yaşamı boyunca tüm sevdiklerine "Çocuk" diye seslenirdi. Çocuk sözcüğünü çok severdi. Bu sözde bir sevgi, bir yaşam ve bir canlılık bulurdu.
O'nun çocuğu yoktu ama içinde bitip tükenmeyen bir çocuk sevgisi vardı. Son yıllarını da çok sevimli bir çocukla geçirdi.
Ülkü, Atatürk'ün çocuk sevgisinin bir simgesi oldu. Hasan Rıza Soyak anılarında Ülkü'yü şöyle anlatır: "Atatürk'ün yanından hiç ayırmak istemediği, şipşirin bir çocuk vardı. O'na Ülkü adını vermişti. Ülkü, çocuklara karşı beslediği derin ilgiyi, ne kadar yerinde ve ne güzel belirten isim.
Küçük Ülkü'yü sık sık Çankaya'daki evine getirirdi. Henüz yürümeye, bir kaç kelime ile konuşmaya başlamış olan bu çok sevimli hareketli yavruyu kucağına alır, kendisiyle saatlerce meşgul olurdu.
Bir gün yanına girdiğim zaman onu yine büyük adamın kucağında bulmuştum. Şakalaşıyorlardı. Çocuk katıla katıla gülerek O'nun altın sarısı saçlarını çekiyor, burnuna yapışıyor, ara sıra yumuk elleriyle, yüzüne küçük küçük tokatlar indiriyordu.
O da çocuklaşmış gibiydi. Bir yandan kahkahalarla gülüyor, bir yandan da, güya başını korumaya çalışıyordu. Bir aralık bana baktı. Gök parçası gözleri sevgi ve neşeden ışıl ışıldı."
Atatürk o gün genel sekreterine "Çocukluk ne güzel şey.." deyip şunları ekler: "Çocuklar ne güzel, ne tatlı yaratıklar değil mi? En çok hoşuma giden halleri nedir bilir misin? Riyakarlık bilmemeleri, bütün istek ve duygularını içlerinden geldiği gibi açıklamaları.
Yine Soyak'ın anlattığına göre: "Sonra, Ülkü'yü derin bir şefkatle bağrına bastı, iki yanağından öptü. Ben bu öpücüklerde, bütün çocuklara karşı olan sonsuz sevgisinin izlerini görür gibi oldum.
"Atatürk, ilk kez Ülkü'yü Gazi İstasyonunda anasının kucağında görür. Ülkü o zamanlar altı aylık ve şirindir. O'nu kucağına alır, sevip okşar. Ülkü sarılır ve öper. Sonraları Ülküsüz yapamaz. Sıkıldığı zamanlarda Ülkü'yü getirmelerini buyurur. Sonraları da bu buluşma düzenli sürer. Son hastalığında bile komadan çıktığında Ülkü'yü arar.
Ülkü'nün annesi bu konuyu şöyle anlatır: "İlk komadan dört gün sonra, Ülkü'yü istedi. Yatağının yanına oturttu. O'nu okşayarak bana: 'Cumhuriyet Bayramı yaklaştı, Ankara'ya gidin bayramı görsün Ülkü' dedi. Ülkü Atatürk'ün boynuna sarılıp 'Sensiz Ankara'ya gitmem' dedi. Bunun üzerine Atatürk: 'Ben de geleceğim' dedi."
Ülkü, bir gün Atatürk'ü Çankaya'daki bahçede çimenler üzerinde görünce: "Kalk, Atatürk'çüğüm, hasta olacaksın" der. Bu söz Atatürk'ün çok hoşuna gider: "Ne duygulu çocuk" demekten kendini alamaz. "Kim olduğumu bilmeden beni nasıl seviyor" diye de duygularını belirtir…
ATATÜRK'ün Çocuklar Hakkındaki Vecizeleri
Anaların bugünkü evlatlarına vereceği terbiye eski devirlerdeki gibi basit değildi. Bugünün anaları için gerekli vasıfları taşıyan evlat yetiştirmek evlatlarım bugünkü hayat için timi bir uzay yerine koymak pek çok yüksek vasıflar taşımalarına bağlıdır. Onun için kadınlarımız, hatta erkeklerimiz de çok aydın, daha çok feyizli daha fazla bilgili olmaya mecburdurlar; eğer hakikaten milletin anası olmak istiyorlarsa.
Çocukluğum devri hatırladığım ilk saf mekteptir.
Mustafa Kemal
Sizler yeni yem nesil Türkiye'nin genç evlatları yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz. Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yanılmazlar. Türk gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize dinlenmeden yorulmadan yürüyecekler.
Mustafa Kemal
Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize tahilin hududu ne olursa olsun, en evvel , her şeyden evvel Türkiye'nin istiklaline ,temeli benliğine, milli geleneklerine düşman olan unsurlarla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir.
Mustafa Kemal
Çocuklarımıza ve gençlerimize vereceğimiz tahsilin hududu ne olursa olsun, onlara esaslı olarak şunları öğreteceğiz.:
1)Milletine,
2)Türkiye Devletine,
3)Türkiye Büyük Millet Meclisine;
düşman olanlarla mücadele lüzumu fertlerin bu mücadele gerekleri ve vasıflarıyla dayanmaya milletler için yasama hakları yoktur. Mücadele; mücadele lazımdır.
(1922 Mustafa Kemal)
Gelecek için hazırlanan vazifen evladına hiçbir güçlük karşısında baş eğmeyecek tam sabır ve dayanma ile çalışmaları ve öğrenmeleri çocuklarımızın anne ve babalarına yavrularının tahsillerinin tamamlamaları için her fedakarlığı göze almalarını tavsiye ederim.
(1921 Mustafa Kemal)
Çocuklarımız ve gençlerimiz yetiştirilirken onlarla bilhassa varlığı ile , hakkı ile, birliği ile çelişen bütün yabancı unsurlarla mücadele lüzumu ve milli düşünceleri tanı bir imanla her mukabil bileye karşı şiddetle ve fedakarane müdafaa zorunluluğu aşılanmalıdır. Yeni neslin tüm ruhsal kuvvetlerine her özelliğin ve kabiliyetin zevki mühimdir. Daimi ve müthiş bir savaş şeklinde beliren milletler hayatının felsefesi, bağımsız ve mesut kalmak için bu yüksek özellikler şiddetle istemektedir.
Mustafa Kemal
İlk ve usta öğretim mutlaka insanlığın ve medeniyetin gerektirdiği ilini ve tekniği verir, fakat o kadar pratik bir tarzda versin ki çocuk okuldan çıktığı zaman aç kalmaya mahkum olmadığına emin olsun.
(1931 Mustafa Kemal)
Yeni nesil en büyük cumhuriyetçilik dersim bugünkü öğretmenler topluluğundan ve onların yetiştirecekleri öğretmenlerden alacaktır.
Mustafa Kemal
Kadının en büyük vazifesi evlattır. İlk terbiye verilen yerin ana kucağı olduğu düşünülürse bu vazifenin ehemmiyeti layıkıyla anlaşılır. Milletimizin kuvvetli bir millet olmaya karar vermiştir.. Bugünün gereklerinden biride, kadınlarımızın her hususta yükselmesini. temindir. Bu sebeple kadınlarımızda alim ve teknik bilgi sahibi olacaklar ve erkeklerin seçtikleri Bütün tahsil derecelerinden seçeceklerdir. Sonra kadınlar sosyal hayatta erkeklerle beraber yürüyecek ve birbirinin yardımcısı ve koruyucusu olacaktır.
Mustafa Kemal