FETİH'İN PERDE ARKASI;
Fetih "açma" anlamında... Kur'an-ı Kerim'de bir surenin de adı... İki önemli yüzü var fethin... Hem ülkelerin fethi, hem de kalblerin... Bir yüzü maddeye, diğer yüzü manaya bakıyor. Pekçok insan soyut ve örneği olmayan kavramları algılayamıyor. İşte fetih, kilitli gönüllerin hak ve hakikate açılmasıdır.
Fetihlerin zirve örneğini "Mekke'nin Fethi"nde görüyoruz. Tevhid abidesinin merkezi olan Mekke'nin fetih olayında öylesine büyük ders ve ibretler var ki.. Dikkat edilirse, Mekke'nin Fethi ile birlikte pekçok kişi İslâm'a girmiştir. Ebû Süfyan ve Hind gibi ömrünü Müslümanlarla mücadeleye harcamış olanlar bile...
Allah Rasülü (s.a.v.) fetih konusunda yeni bir hedef daha gösteriyordu: "İstanbul mutlaka fetholunacaktır. Onu fetheden emir ne güzel emir, onu fetheden asker ne güzel asker..."
Bu müjdeye ulaşabilmek için İstanbul defalarca kuşatıldı. Hatta ilk kuşatma sahabelerin de içinde bulunduğu bir ordu tarafından gerçekleştirildi. 668'de Emeviler tarafından gerçekleştirilen bir seferdi bu... Başta Peygamber Efendimizi (s.a.v.) Hicret sonrası, yedi ay misafir etme şerefine nail olan Ebâ Eyyûb el-Ensarî Hazretleri olmak üzere pek çok sahabe...
Bu kuşatmayı diğer kuşatmalar takip etti. Musa Çelebi'den Yıldırım Bâyezıd'a kadar pekçok komutan... Tam 22 kere tekrarlanan kuşatma...
Zorlu Bir Mücadele
İstanbul'un etrafı kalın ve aşılmaz surlarla çevriliydi. Hem de çift duvar şeklinde örülmüş surlar... Dünya bu surları aşılmaz ve geçit vermez olarak biliyordu.
2. Mehmet de İstanbul'a sevdalananlardandı. Daha küçük yaşta düşmüştü İstanbul sevgisi içine. Hocası Molla Güranî sık sık Fetih Suresi ve Fetih Hadisi'ni okuturdu ona. Hatta günlük oyunları bile İstanbul üzerine kuruluydu. İstanbul'un Fethi'ne kilitlenmiş, bu işi kafasına koymuştu bir kere.
Birgün hocası derse girdiğinde şehzâde Mehmed'i dalgın ve tefekkür halinde buldu. Tatlı bir tebessümle sordu:
"- Ne oldu Mehmet! Bu ne dalgınlık!.."
İşte cevabı:
"- Bir sevgilimiz var Hocam! İstanbul... Peygamber Efendimizin (s.a.v.) Fetih ile ilgili hadisi aklıma geldi de!.."
Evet, bu bir sevda işi... Necip Fazıl'ın deyimiyle "Hasretle beklenen gelir mutlaka..."
Öyle de oldu. İkinci Mehmet padişah olur olmaz İstanbul'un fethedilmesi olayını ilk gündem maddesi haline getirmişti. Gerekli araştırma ve çalışmaları hemen başlattı. Bu sırada, Çandarlı Ahmet Paşa; "İstanbul'un defalarca kuşatıldığını, bu işin zorluğunu" dile getirerek tereddütlerini ortaya koymuştu. 2. Mehmet, Çandarlı'ya şu cevabı verdi:
"- İstanbul'un şimdiye kadar alınamamış olması, bundan sonra da fethedilemeyeceğini ortaya koymaz. Bu işin sahibi Allah'tır. Allah sonsuz kudret ve kuvvet sahibidir. Biz çalışmamızı yapalım. Sonucu Allah takdir edecektir."
Maddi ve Manevi Sebeplere Sarılmak
İkinci Mehmet, Fetih Suresi'ndeki şu ayetin sırrını çok iyi kavramıştı: "Göklerin ve yerlerin bütün orduları Allah'ındır. Allah Aziz'dir ve hikmet sahibidir." (Fetih Suresi, Ayet: 7)
2. Mehmet kararlıydı. O kadar ki, "Ya ben İstanbul'u alırım; ya da İstanbul beni" diyordu.
İnancı çok kuvvetliydi. Hocalarına karşı sadakat ve vefakârlığı sonsuzdu. Bu konuda, "Enbiyâ-yı evliyâya istinâdım var benim" diyordu.
Onun söz ve uygulamaları bugün bile güncelliğini korumakta, ibret ve ders almak isteyenlere nümune teşkil etmektedir. O, manevî sebeplerin yanında maddî sebeplere de yapışıyordu. Her şeyi bütün incelikleriyle hesap ediyor, geçit vermez olarak bilinen surları yıkmak için projeler üretiyordu. Çağın en gelişmiş teknolojisinden yararlanıyor, 7-8 km. uzağa atış yapabilen 1500 kg.lık toplar döktürüyordu. Yıldırım Bayezıd'ın yaptırdığı Anadolu Hisarı'nın karşısında Rumeli Hisarı'nı yaptırıyordu.
Bugüne kadar yalnız karadan kuşatılan İstanbul'un, aynı zamanda denizden de kuşatılabileceği formüller üretiyordu. Dolmabahçe sırtlarının gerisindeki mekanlarda gizlice, yüz gemiden oluşan bir donanma yaptırdı.
Bu İşin Sabihi Allah'tır
Bu gemilerin sabaha kadar Haliç'e indirilmesini emretti. Askerler tereddüt gösterdiler. Hatta "Padişahımız şaşırmış. Allah gemiler denizde yüzsün diye yarattı. Hiç gemiler karadan yürür mü?" diyenler bile oldu.
Talebesinin sıkıntıda olduğunu gören Akşemsettin Hazretleri, atını öne sürdü ve askerlere şöyle hitap etti:
"- Evlatlarım! Size düşen emre itaattir. Siz emredileni yapın. Kalyonları çekmeye bakın. Bu işin sahibi Allah'tır. Göreceksiniz, Allah yardımını sizden esirgemeyecektir."
Bu sözleri duyan asker, halatları çekti, gerçekten de dünya tarihinde bir ilk gerçeklişti. Gemiler karadan yürütüldü. Bir gecede yüz gemiden oluşan donanma denize indirildi.
Sabahleyin uykularından uyanan Bizanslılar, Osmanlı Donanmasının Haliç'e indiğini görünce, 2. Mehmet'in deha ve büyüklüğü karşısında titremeye başladılar.
Allah'ın Yardımı İnananlarla
İstanbul, hem karadan hem de denizden 53 gün kuşatıldı. Bu sırada, Allah'ın yardımı Osmanlı'nın üzerindeydi. Fatih ve ordusunun her türlü tedbiri alıp sebeplere yapışmasının yanında; öyle manevi işaret ve sırlar açık hale geldi ki... Bir müjde gerçek oluyor, Allah'ın yardımı belirgin hale geliyordu.
Pekçok tarihi konuyu şiirine büyük bir ustalıkla aktaran Yahya Kemal, "İstanbul Fethi'ni Gören Üsküdar" şiirinde "İstanbul'un fethine yüz bin meleğin katıldığını" şöyle anlatır:
"Sarf edilmiş nice kol kuvveti gündüz ve gece,
Karadan sevk edilen yüz gemi geçmiş Haliç'e;
Son günün cengi olurken, ne şafakmış o şafak,
Üsküdar, gözleri dolmuş, tepelerden bakarak,
Görmüş İstanbul'a yüz bin meleğin uçtuğunu;
Saklamış durmuş, asırlarca, hayalinde bunu."
Ulubatlı Hasan bayrağımızı, İstanbul surlarına dikmiş ve İstanbul'un fethi olayını bütün dünyaya ilân etmişti. Bu büyük olay, Ulubatlı'ya aynızamanda şehitlik gibi manevî bir rütbeyi beraberinde getirmişti. Nihayet, bu büyük kahramanımız, baştan beri sevda derecesinde hasretini çektiği mutlu sona ulaşmıştı.
Fetih Aydınlığı
Fetih, bütün insanlara İslâm nimetinin ulaştırılması projesidir.
İnsanlara şefkat ve merhamet etme, hepimizin asıl karar yerimiz olan ahirette cennete girmemiz amacıyla yapılan çalışmadır. Evrensel boyutlu bir anlayıştır.
Fethi yeniden yaşamak ve yepyeni fetih ufuklarına seferler yapmaya ihtiyacımız var. Yalnız ve yalnız insanlığın saadet ve mutluluğu için...
Fetih, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) eliyle, yedinci asırda açılan ve kıyamete kadar sürecek olan bir dinamizmdir. Çağı aydınlık bir dünyaya ulaştırma seferberliğidir.
Fetih, tertemiz kanını insanlığın yarasına merhem yapıp, onları aydınlık bir iklime ulaştırmaktır. Tarihi bir süreç halindeki toplumun ve insanlığın zirve noktasıdır.
Fetih, dünyanın nabzını dinleme ve insanlığın gönlüne ebedilik mührünü vurma hadisesidir.
Fetih, bütün insanlığın iyilik ve mutluluğunu istemektir. Sevgi, huzur, barış, merhamet ve şefkatin zirve noktasıdır. Mekke'nin, Kudüs'ün, İstanbul'un fethinin sonundaki olaylara bakınız. Hepsinde de, fethedilen topraklarda yaşayan insanlara karşı güzel muamele vardır. Af ve merhamet vardır. Ama, kesinlikle vahşet ve katliam yoktur.
İnsanlık bütün meaisini fetih kavramının iyi anlaşılmasına harcasa bile, gene de boş bir iş yapmış sayılmaz. Çünkü, insanlığın Rabbini tanıması, onların asıl karar yeri olan ahirette cennete girmelerinin sebeplerini oluşturmaktan daha önemli ne olabilir?
İnsanda var olan "ölümsüzlük ideali", ancak "fetih anlayışı"nı özümlemek ile gerçekleşebilir. Yunus'un ifade ettiği:
"Ölümden ne korkarsın
Korkma ebedî varsın."
anlayışıyla...
Gençlerimiz basit ve yüzeysel bir anlayış ve sadece maddi ve dünya kaygısıyla değil; daha ulvî, daha yüce, daha kuşatıcı amaçlar ve sonsuzluk ideailini tatmin edecek hedefler doğrultusunda yetiştirilmelidir. Bâki ve kalıcı hedefler varken; fâni ve geçici oyuncaklar ile oyalanmak ne büyük aldanış...
Sözü Arif Nihat Asya'ya bırakıyorum:
"Delikanlım, işaret aldığın gün atandan
Yürüyeceksin, millet yürüyecek arkandan
Sana selâm getirdim, Ulubatlı Hasan'dan
Senki burçlara bayrak olacak kumaştasın
Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın."
FETİH SURESİ'NDEN
1. Ayet: "Biz sana doğrusu apaçık bir fetih ihsan ettik."
2. Ayet: "Böylece Allah, senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlar. Sana olan nimetini tamamlar ve sani doğru bir yola iletir."
3. Ayet: "Ve şanlı bir zaferle yardım eder."
4. Ayet: "İmanlarına iman katsınlar diye mü'minlerin kalblerine güven indiren O'dur. Göklerin ve yerlerin orduları Allah'ındır. Allah bilendir, her şeyi hikmetle yapandır."
5. Ayet: (Bütün bu lütuflar) mü'min erkeklerle mü'min kadınları, içinde ebedî kalacakları zemininden ırmaklar akan cennetlere koyması, onların günahlarını örtmesi içindir. İşte bu, Allah katında büyük bir kurtuluştur."
10. Ayet: "Muhakkak ki sana biat edenler, ancak Allah'a biat etmektedirler. Allah'ın kudret eli, onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdini bozarsa, ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah'a verdiği ahde vefâ gösterirse, Allah ona büyük bir mükâfat verecektir."
29. Ayet: "Muhammed Allan'ın elçisidir. Beraberinde bulunanlar da kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükuâ varırken, secde ederken görürsün. Allah'tan lütuf ve rıza isterler. Yüzlerinde secdelerin izinden nişanları vardır."