İkincisi, bu tür kaynaklar çevre için büyük ve geri dönüşümü olmayan
tehlikeler yaymaktadır. Üçüncüsü, klasik enerji kaynaklarının artan
ihtiyacı ve gelişen teknolojiyi beslemekte yetersiz kalmasıdır.
İçinde
yaşadığımız dönem klasik bir deyimle, konvansiyonel olarak bilinen
kullanımdaki enerji kaynaklarının riskinin arttığı bir sürecin
başlangıcıdır. Bu risk birçok faktörü içerir. Birincisi, klasik enerji
kaynaklarının birçoğu hesaplanan yaklaşık bir süre sonunda
tükenecektir. İkincisi, bu tür kaynaklar çevre için büyük ve geri
dönüşümü olmayan tehlikeler yaymaktadır. Üçüncüsü, klasik enerji
kaynaklarının artan ihtiyacı ve gelişen teknolojiyi beslemekte yetersiz
kalmasıdır. Dördüncüsü ve en önemlisi, gelişmiş ülkeler enerji
çeşitliliğini artırmakta, yaymakta ve belli enerji kaynağı türlerine
büyük oranlarda bağımlı olmamaya çalışmaktadır, yani “Yumurtalarının
hepsini aynı sepete koyma” felsefesine uygun düşünülmektedir. Türkiye
gibi geçmişte petrol, günümüzde petrol+doğalgaz ve gelecekte doğalgaz
bağımlısı olacak bir ülkenin bugünü ve geleceği açısından bu felsefenin
önemi daha da artmaktadır. Çağımızda yeni veya yenilenebilir
enerji kaynaklarının çeşitliliği artmakta, bir kısmı ekonomik
alternatiflik açısından değer kazanmakta, bir kısmı üzerinde ekonomik
analizler yapılmakta ve her gün başka enerji kaynakları ortaya
çıkmaktadır. Bu kaynakların neredeyse tamamının ortak yönü çevreye kısa
ve uzun vadede olumsuz etki oluşturmamasıdır. Biodizel yakıtlar
bu kapsamda en yeniler arasındadır. 1992 yılında pazar piyasasına
sunulan biodizel enerji kaynağı önemli bir sektör oluşturma aşamasında
çok hızlı bir potansiyel kazanmaktadır. Bunun nedenleri; · Dizel yakıt yerine doğrudan kullanılabilmesi, · Dizele yakın bir yakıt verimi olması · Hayvansal ve bitkisel yağlardan elde edilebilir olması, · Enerji tarımı için işgücü ve ekonomik sektör oluşturması, · Çevreci olması vs... Bu
yayının kapsamında; gelişimi, üretim temeli, avantaj/dezavantajları,
Pazar piyasasındaki kat ettiği mesafe ve gelecek için öngörüler,
çevresel etkisi, kullanım avantajları, üretim maliyeti, dünya
üzerindeki üretimi incelenmiş ve Türkiye’nin gelecek enerji
politikalarında bu yakıtın konumu hakkında bilgilendirme ve önerilerde
bulunulmuştur. GİRİŞ Dizel motorlarda yakıt
olarak kullanılan ve yenilenebilir biyolojik maddelerden türetilen
yakıtlar biodizel olarak adlandırılır [1]. Hayvansal yağlar ile soya
fasulyesi, mısır ve ayçiçeği gibi bitkisel ürünlerin yağlarından
biodizel yakıt üretiminde faydalanılır. Biodizel saf olarak
kullanılabileceği gibi petrolden elde edilen dizel yakıtla
karıştırılarak da kullanılabilir. Sebze yağlarının yakıt olarak
kullanılabileceğini ilk olarak 1900 lü yılların başında Rudolph DIESEL
yer fıstığı yağıyla dizel motoru çalıştırarak göstermiştir. Fakat
petrol hazır bir sektör olduğu için yaygınlaşması ancak bazı özel
olaylar sonucu ve kısıtlı olmuştur. İkinci dünya savaşı, 1970 lerdeki
petrol darboğazı ve yeni dönemde çevre bilincinin artması yeni enerji
kaynaklarına ilgiyi artırmıştır [2]. Biodizel ismi ilk olarak 1992
yılında Amerika Ulusal SoyDiesel Geliştirme Kuruluşu tarafından
telaffuz edildi. Kimyasal olarak yenilenebilir yağ kaynağından
türetilen uzun zincirli yağlı asitlerin mono alkol esterleri olarak
tanımlanır. Yani biyolojik kaynaklardan elde edilen ester tabanlı bir
tür oksijenli yakıttır ve sıkıştırmalı (dizel) motorlarda
kullanılabilir [3]. Mazotla belli oranlarda karıştırılarak
kullanılabilir. Bu oran; ekonomi, gaz emisyonu, yama özelliği gibi
birçok faktöre bağlıdır ve genelde %20 lik karışım kullanılır.
Bakterilerle ayrışabilen, zehirsiz, sülfürsüz ve hoş kokuludur.
Bitkisel yağların metil veya etil esteridir. Bu konuda araştırma ve
üretim yapan ülkelerin favori ürünü soya fasulyesidir. Elde edilen
bitkisel veya biyolojik yağlar alkolle (genelde metanol) karıştırılır
ve sodyum hidroksitle tepkime hızlandırılır. Kimyasal reaksiyon sonunda
bir ester ve gliserin oluşur. Ester yakıt olurken gliserinde değerli
bir ürün olarak birçok sektörde kullanılır [4]. Biodizel verim olarak mazota yakın ve motor performansı olarak eşdeğerdir. Diğer yakıt türlerine göre üstünlükleri [5]; · Bir ülkenin dışa bağımlı olmadan üretebileceği bir yakıttır, · Tarımsal sanayinin güçlenmesini sağlar ve kırsal alandan göçü azaltır, · Tarımsal ürünlerden ve atıklardan üretilebilir, · Üretimi kolaydır ve nitrojen tutma özelliği fertilize ihtiyacını azaltır, · Zehirli atık içermez, · Şeker gibi doğada hızlı ve güvenli çözünür, mazotla karıştırılıp kullanıldığında karışımın çözülümünü hızlandırır, · Egzoz duman gazlarını azaltır, · Saf veya karışımlı kullanıldığında kokusu mazotunkinden daha iyidir, · Duman soluma durumunda mide bulantısını azaltır. Gelişmiş
ülkelerde bu konuda yapılan Pazar Araştırması, Ürün Geliştirme,
Bilinçlendirme ve Fiyat İyileştirme gibi araştırma faaliyetleri
sonucunda üretimde büyük aşamalar kaydedilmiştir. Tüketimi ise sürekli
verim ve etkileri konusunda izlenmektedir. İlk yaygın kullanım alanı
eski model belediye otobüsleri olmuş (1993); fiyat konusunda mazottan
pahalı olması sebebiyle %20 karışımı kullanılmıştır. Su araçlarında
kullanımının çok daha fazla çevresel fayda oluşturduğu 180 Beygir
Gücündeki bir test teknesinde kullanımıyla gösterilmiştir (1994).
Kaptan Bryan Peteson saf biodizel yakıtla 40.000 Mil ve 40 ülkeyi
kapsayan iki buçuk yıllık test gezisi yapmıştır. Diğer bir faydalı
kullanım alanı ise yer altı maden sektörüdür. Çift zamanlı, dört
zamanlı, mekanik kontrollü, elektronik kontrollü, direk enjeksiyonlu ve
endirek enjeksiyonlu motorlarda yapılan deneylerde saf biodizelin
kullanılmasıyla motorun daha yeni ve temiz kaldığı gözenmiştir. Karbon
atımı azalmış ve çözülmüş organik saçılma artmıştır. Bu araştırmalar
bir ürün standardı oluşturma çabasıdır, bu konuda Amerika ve Avrupa’da
çalışmalar vardır ve ulaşılmak istenen nokta bir dünya standardı
oluşturmaktır. ÜRETİM Yakıt olarak kullanılacak
yağlardaki ilk işlem yoğunluğunu azaltmaktır. Yağları alkolle esterleme
işlemi alkolün katalizör etkisinden de faydalanmak amacıyla tercih
edilmektedir. Bu işlemlerin sonucunda her 100 birim biodizel yakıt elde
edilirken 11 birim gliserin ortaya çıkmaktadır. Atık gibi görünen
gliserin birçok sanayi alanında kullanılmaktadır. Diğer bir yakıt
üretim yöntemi ise Kolza (Brassica Napus: Avrupa kökenli sarı çiçekli
yağlı bir yem bitkisi) tohumlarının soğuk preslenmesidir. Bu yöntemde
gliserin yan ürünü ortaya çıkmaz. İşlenmemiş yağı yakıt olarak kullanan
araçlar da yapılmaktadır. Fakat motor teknolojileri yeni ve seri
üretimde olmadığı için şimdilik pahalıdır. Kanada’nın Su ile Kimyasal
İşlem ismini verdiği farklı bir yöntemi de vardır [6-8]. Mazot
egzoz atığının zehirli etkisinin yok olması için gerekli süre 30 gün
civarında iken biodizel katkılı yakıtta bu süre iç kat kısalmaktadır.
En yaygın araştırma yapılan yerler; bazı Avrupa ülkeleri, Amerika, Yeni
Zelanda ve Kanada’dır. En çok kullanılan deneme alanları ise; kamyon,
araba, lokomotif, otobüs traktör ve deniz araçlarıdır. Karşılaşılan en
önemli dezavantaj ise maliyet fiyatı konusunda olmaktadır. Şu anda 26$
olan petrole karşı biodizelin fiyatı 40-50$ civarında olmaktadır. Eğer
devletlerin çevreci bakış açısı gelişirse sübvansiyon uygulamak faydalı
olacaktır. Yoğunluğunun fazla olması da soğuk iklimli yerlerde saf
kullanımı bir sorun oluşturmaktadır [9]. Avrupa’da 1995-1996
yıllarında yağlı tohum fiyatlarının yarı yarıya artması ile üretim
alanı 0.9 milyon hektara ulaşmıştır. Sadece soya fasulyesi için
planlanan hammadde amaçlı ekimin 1 milyon tona ulaşması beklenmektedir.
Ayrıca petrol ürünü yakıtlara uygulanan yüksek vergilerin %90’ının
biodizel yakıtlara uygulanmaması 1994 Şubatında Avrupa Parlamentosu’
nda kabul edilmiştir. Bunlar biodizelin mazota alternatif olabilme
şansını artırmıştır. Batı Avrupa’da 1995 yılında esterleme işlemi ile
elde edilen biodizel yakıt 1.1 milyon ton olmuştur. Yan ürün olarak
elde edilen gliserin ise 80.000 tondur. Bu yüzden Almanya gibi bazı
ülkeler gliserin oluşturmamak için esterleme ile biodizel elde etme
yöntemine sınırlama getirmiştir. Gliserin açığa çıkarmayan bir yöntem
yakma işlemidir. Fakat bu yöntem atıkları, çevresel etkisi ve ek
maliyeti yüzünden tercih edilmemektedir. Bu yüzden Almanya soğuk
presleme yöntemine odaklanmaya başlamıştır. 1995 yılının başlarında
Japonya’da üç yıllık çalışma sonucu 0.2 milyon tonluk yıllık yağlı
tohum ekim seviyesine ulaşılmıştır. Amerika’da ise 2000 li yıllarda
alternatif yakıt katkı miktarının %10 seviyesine ve 2010 lu yıllarda
ise %30 düzeyine çıkarılması amaçlanmıştır. Bu amaçla resmi araçlarda
%10 katkılı dizel yakıt kullanımı başlamıştır. Karşılaşılan en büyük
sorun büyük petrol şirketlerinin aleyhte kampanyalarıdır. 1990 yılında
Kanada CANOLA (Canada ve Oil isimlerinin birleşmesinden adlandırılmış
ve Kanada’nın genetik ıslah ile 1956 yılında geliştirdiği bir üründür)
ekimine başladı fakat pahalılığı sorun olamaya başlayınca 1994 yılında
Brassica Juncia çeşitlerine yönelmekle maliyeti düşürmeye çalışmıştır.
Kanada CANOLA üretiminin en önemli müşterisi Japonya’dır. Kanada
petrol rafine tekniğine benzer bir yöntem ile biodizel üretimi
yapmaktadır. Bu yöntemle CETANE (dizel yakıt güçlendiricisi), NAFTA
(benzin katkısı) gibi yan ürünler elde edilmektedir. CETANE katkılı
dizel yakıt yeşil dizel olarak bilinir. Emisyon ve performans
testlerinin olumlu çıkması yüzünden bu isim verilmiştir. Tüm üretimine
rağmen Kanada’da biodizel yakıt olarak ticari bir sektör henüz yoktur
[10-12]. Yüksek üretim maliyeti yüzünden saf veya katkı olarak
biodizelin kullanımı çok ilgi çekmemiştir. Atık yağlarının geri
dönüşümlü olması maliyeti az miktarda düşürmektedir. Bu ise kısa vadede
mazota rakip olma şansını ortadan kaldırmaktadır. Avrupa, yaygın
üretimi sübvansiyon ve petrol ürünlerinden alınan yüksek vergilerle
teşvik etmektedir. Bazı büyük şehirlerdeki hava kirliliği de biodizel
katkılı kullanımını zorunlu hale getirmiştir [13]. Fiyatında bir
ucuzlama olmaz ise, madenlerde, hava kirliliği olan alanlarda, ırmak
kenarı yerleşimin yoğun olduğu yerlerde her şeye rağmen tercih
edileceği düşünülmektedir. Ayrıca vergilerdeki bir miktar azaltma
katkılı dizelin fiyatını düşürecektir. Süper CETANE katkılı dizel ise
zaten fiyat açısından cazip bir katkıdır [14]. Kullanımını
teşvik amacıyla 2002 temmuz ve ağustos aylarında Amerikanın Kentucky ve
Ohio bölgelerinde 280 otobüs 50.000 galonluk %20 katkılı biodizel
yakıtla 4.000.000 km yol kat etmiştir. Minnesota eyaletinde 2001
yılında katkılı biodizel yakıta %2 ve 2002 yılında %5 lik vergi
indirimi yapılmıştır. Ayrıca mazotun toksik etkisini %90 azalttığı
önemli bir propaganda malzemesi yapılmıştır. Amerika’daki en önemli
reklam avantajları olarak global ısınma, enerji güvenliği, çevresel ve
tarımsal faydaları, petroldeki sülfür seviyesinin düşürülmesindeki
politik baskılar sık sık vurgulanmaktadır. 2001 yılında yeni enerji
kaynaklarına aktarılan devlet desteği 2000 bütçesine göre 240.000.000$
daha fazla olmuştur. Ağırlığını ağaç ve etanolun oluşturduğu biokütle
Amerika enerji kullanımının %3 ünü karşılamıştır. Gelecekte biokütle
kullanımının yıllık 348 milyon varile yani üç katına çıkması
planlanmaktadır. Böylece 70 milyon arabadan yayılan 100 milyon ton
egzoz gaz atığından kurtulmak planlanmaktadır [15-17]. Çiftliklerde
ölen hayvanların bedenlerinden biodizel elde etme çalışmaları İskoçya’
da devam etmektedir. Dünyadaki en büyük biodizel üretim tesisi
California’ daki Bakersfield tesisinde 1999 üretimi 500.000 galon ve
2002 üretimi 15 milyon galon iken 2003 üretiminin 35 milyon galona
çıkması planlanmaktadır [18]. İki yıl önce Almanya’da bir
çiftlikte bir araba ve traktörün CANOLA yağından elde edilen yakıtla
çalıştırıldığını duyan Joshua and Kaia Tickell çifti 1997 yılında
University of South Florida's New College in Sarasota (USA) da bir
araştırma çalışması başlattılar. Tadilat yaptıkları güneş enerjisi
destekli biodizel ile çalışan Veggie Van isimli panelvan ile 10.000
millik bir seyahate çıktılar. Bu seyahatin tamamında lokantalardan
topladıkları atık yağlarla kendi ürettikleri yakıtı kullandılar [19]. Polonya’da
1991 yılından beri Aviation Enstitüsü, Varşova’da kolza tohumlarından
metil ester ile biodizel elde etmek için çalışma ve testler devam
etmektedir. Ve 7 ayrı benzin istasyonunda %5 lik karışımlı yakıt
satılmaktadır [20]. TEKNİK Esterleme yeni bir işlem
değildir. 1853 yılının başında E.Duffy ve J.Patrick tanımlanmıştır.
Esterlenmiş bitkisel yağ ilk olarak II.Dünya Savaşı’nda Güney Afrika’da
iş makinalarında kullanılmıştır. Yoğunluğu mazotun iki katı ve
moleküler ağırlığı ise 1/3 dür. Dizel motorların çoğu yağlamalı ve
yüksek sülfür içeren yakıt sistemi üzerine tasarlanmıştır. Bu
motorlarda biodizel yakıtın kullanımı sülfür emisyonunu azaltırken
yağlı içeriği ile motorun yağlanmasına da yardımcı olmaktadır. Egzozdan
atılan yanmış yağ ise tekrar esterleme ile yakıta
dönüştürülebilmektedir. Kimyasal olarak esterlemenin tanımı ise;
ortamdan trigliserin molekülü veya yağlı asit almak, serbest asitleri
nötrleştirmek, gliseirni çıkarmak ve bir alkol esteri oluşturmaktır.
Yukarıdaki söylenenleri gerçekleştirmek için, metanol (odun alkolü)
sodyum hidroksitle karıştırılır ve sodyum metoksit elde edilir. Bu
tehlikeli sıvı bitkisel yağla karıştırılıp dinlenmeye bırakılınca,
gliserin dibe çöker ve metil ester (biodizel) üstte kalır. Gliserin
başta sabun olmak üzere 1500 çeşitten fazla üründe kullanılmaktadır
[19]. 17 Kasım 1997 tarihinde yakıt tankında soya fasulyesinden
elde edilen biodizel bulunan küçük bir uçak Minesota (USA) göklerinde
gösteri uçuşu yaptı (Pilotun ismi James Tasma). Daha sonraki model
uçaklar üzerinde yapılan uzun süreli testlerde, yakıt verimi ve yakıt
temizliğinin yanında yakıt borularında tıkanma/korozyon problemlerinde
de azalma gözlenmiştir. Günümüzde Amerika’da üretilen biodizel
yakıtın %90 lık kısmı soya fasulyesi esaslıdır. Smithfield isimli bir
şirket çöp atıklarından biogaz üretimi yapmaktadır. Bu gaz daha sonra
biometanol haline dönüştürülüp nakledilmekte ve kullanım yerlerinin
yakınlarında biodizel haline getirilmektedir [18]. SONUÇ Yukarıda
anlatılanların dışında biodizel sektörünün diğer bir avantajı ise, soya
fasulyesi bitkisinin toprağı temizleme ve havadaki karbondioksiti
emmesidir. Bu özelliği ve yakıt olarak kullanılması ile küresel ısınma
açısından da yararlı bir yakıttır. Biodizelin; temiz, zehirsiz,
bakterilerle ayrışabilir, sülfürsüz ve kansere neden olmamasının yanı
sıra aşağıdaki özelliklere de sahiptir. · Tarım sektöründe canlanma, · İç göç azalması, · Fabrika ve istihdam oluşturma, · Petrol ambargo ve kriz risklerini azaltma, · CO2 miktarını %78 oranında düşürmesi, · Dış bağımlılığı azaltması, · Yenilenebilir bir enerji kaynağı olması, · Atıklarının gübre ve yem olması ve doğaya zarar vermemesi, · Hidrokarbon ve karbonmonoksit yayılışını azaltması, · Parçacık ve duman yayılışını azaltması, · Yüksek miktarda CETANE içermesi, · Kalitesi çeşitli Uluslararası standartlarca kabul edilmiş olmasıdır. “Gelecek nesillerimiz için insanlığın gelişen değeri, Kyoto Protokol’una uymak ve onu ilerletmektir.” Kaynak: Sırrı Sunay GÜRLEYÜK Sefa AKPINAR
alıntı
|