Türkçe dualarla kılınmıştı
Atatürk'ün cenaze namazı 10 Kasım'daki vefatından dokuz gün sonra, 19 Kasım
1938 sabahı saat sekizi on geçe kılındı.
Dolmabahçe Sarayı'ndaki namazı Diyanet İşleri Başkanı Şerefeddin Yaltkaya
kıldırdı.
Kalabalık bir cemaatle kılınan namaz dört dakika sürdü. ‘‘Allahu ekber’’
yerine ‘‘Tanrı uludur’’ dendi.
Namazdan sonra selâm verilirken de ‘‘Selâmun aleykum’’ değil, ‘‘Esenlik
üzerinize olsun’’ sözleri kullanıldı.
Altında Türkiye'nin önde gelen dokuz tıp profesörünün imzasının bulunduğu
ölüm raporu, ‘‘...8 Kasım 1938 Salı günü bir kere daha gelen ve bütün dikkat
ve ihtimama rağmen ilerlemesine mani olunamayan ve büyük bir hızla gelişen
ikinci büyük koma içinde 10 Kasım 1938 Perşembe sabahı, saat dokuzu beş geçe,
muazzez ve büyük hasta terk-i hayat eylemiştir’’ cümlesiyle bitiyordu.
Bu raporun yayınlanmasıyla bütün dünya sarsıldı. Türkiye ise sarsılmaktan çok
daha ötelerdeydi. Şairin ‘‘Gidiyor rastgelemez bir daha tarih eşine / Gidiyor
on yedi milyon kişi takmış peşine’’ dediği şekilde, 17 milyonluk Türkiye
nefesini tuttu, kalbini büzdü ve artık tek başına kalmış olduğunu o anda
farketti: Ata'sını kaybeden Türk milleti artık yapalnızdı...
İPEK MENDİLLE BAĞLANDI
Sonra Ankara'da başsız kalan devlete yeni bir lider bulma, İstanbul'da
ise cenazenin kaldırılması telâşı başladı. Ölüm raporunun altında imzası olan
doktorlardan Mehmet Kâmil Berk, Atatürk'ün çenesini ipek bir
mendille bağladı, ayak parmaklarını pansıman sargısıyla birleştirdi ve cenaze
merasiminin hazırlıklarına girişildi.
Atatürk'ün sonsuza kadar uyuyacağı yerin neresi olacağı konusunda
henüz bir karara varılmamıştı.
Uygun bir yer seçiminin uzun zaman alacağı belliydi ve cenazenin bozulmadan
kalabilmesi için tıbbi önlem alınması gerekiyordu. Ankara Gülhane Askeri Tıp
Akademisi'nin hocalarından biri, Akademi'nin patalojik anatomi profesörü
Lütfi Aksu hemen İstanbul'a, Dolmabahçe Sarayı'na gönderildi.
Cenaze Prof. Aksu tarafından tahnit edildi, işlem tamamlandıktan sonra
özel bir tabuta yerleştirildi ve Dolmabahçe Sarayı'nın muayede salonunda
katafalka konuldu.
Türkiye tam dokuz gün dokuz gece boyunca Ata'sının nâaşının önünden
gözyaşı seli halinde akıp geçti. Cenazenin Ankara'ya nakledilmesinin zamanı
gelmiş ama namazı henüz kılınmamıştı.
KIZKARDEŞİN ARZUSU
Atatürk'ün sarayda günlerdir gözyaşları içinde bekleyen kızkardeşi
Makbule Atadan namazın İstanbul'da kılınmasını ve tabutun yola dini
merasimin tamamlanmasından sonra çıkartılmasını istiyordu. Hükümet Makbule
Hanım'ın isteğine uydu ve namazı nakil töreninin başlamasından hemen önce,
19 Kasım 1938 sabahı saat sekizi on geçe kılındı. İmamlığı o dönemin Diyanet
İşleri Başkanı Prof. Şerefeddin Yaltkaya yaptı.
Namaz ‘‘Allahu ekber’’ yerine Türkçe ‘‘Tanrı uludur’’
sözleriyle başladı ve selâmlar ‘‘Esselâmu aleykum’’ yerine yine
Türkçe olarak ‘‘Esenlik üzerinize olsun’’ şeklinde verildi.
Tam dört dakika süren namazdan sonra tabut generaller tarafından sarayın
avlusuna çıkartılıp top arabasına yerleştirildi.
Atatürk’ün cenaze namazını kılanlar arasında saray personeli,
yakınları, bazı generaller, diyanet görevlileri ve onun on beş yıl boyunca
müzisyenliğini yapmış olan Binbaşı Hafız Yaşar Okur da vardı. Hafız
Yaşar, namaz sırasında Diyanet İşleri Başkanı Şerefeddin Yaltkaya’nın hemen
arkasında saf tutacak, Dolmabahçe Sarayı'nda o sabah yaşananları ve namazın
kılınış öyküsünü yıllar sonra kaleme aldığı anılarında bütün ayrıntılarıyla
yazacaktı.
DİNLER, ANITKABİR YOLUNDA...
Türkiye'deki bütün dini cemaatlerin temsilcileri cenaze arabasını takip
ediyorlar. Ermeni, Yahudi, Katolik ve Rum temsilcilerle beraber zamanın Diyanet
İşleri Başkanı kortejle yürüyor.