İsveçliler, iflas başvurusu yapan markalarını birilerine satmak
için büyük uğraş verirken, Çinliler olmayınca son olarak oltayı
Türkiye'ye attılar. Attılar diyorum çünkü Türkiye'nin son dönemde yerli
oto üretme arzusunun farkındalar. Bu sayede belki Türk bir şirkete zor
durumdaki markalarını satıp, bu sayede çalışanlarının korunabileceğini
düşünüyorlar.
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/19513339.asp" rel="nofollow - Bakan Ergün'den Saab açıklaması
Ama tabi kimse şunu açıklamıyor; "Saab'ı alacak şirket borçlar dahil
yeniden üretime geçebilmek için yaklaşık 1.5 milyar doları gözden
çıkarmalı. Hem de 'isim' hakkını alamama riski de var."
Kim kime talip oldu
Dün bu konuyla ilgili enteresan bir gelişme yaşandı. Önce bir http://www.hurriyet.com.tr/anasayfa/" rel="nofollow - haber ajansı İsveç basınına dayandırarak 'Türkiye, Saab'a talip oldu' haberini yayınladı. Ne yazık ki bu http://www.hurriyet.com.tr/anasayfa/" rel="nofollow - haber bugün bazı gazetelere manşet bile oldu.
Saab'la bundan bir kaç ay önce Brightwell Holding'in sahibi fütürist
Alphan Manas'ın ilgilendiğini bildiğim için hemen onu aradım; "Bir Türk
şirketi Saab'la ilgilense, ben duyardım. Ortaklarını tanıyorum ve çok
fazla temas halinde olduk. http://www.hurriyet.com.tr/anasayfa/" rel="nofollow - haber bana göre balon" cevabını verdi.
Bilgiler http://www.hurriyet.com.tr/index/Ankara/" rel="nofollow - Ankara 'ya gitmiş
Zaten bir kaç saat sonra işin gerçek yüzü ortaya çıktı.
Türkiye'nin Stockholm Büyükelçiliği'nden yapılan açıklamada, Türk
şirketlerin Saab'la değil, Saab'ın Türk şirketlerle ilgilendiği ortaya
çıktı. Elçilikten alınan bilgiye göre, Saab'ın CEO'su Victor Müller'in
Stockholm Büyükelçiliği'nden randevu alarak Saab ile ilgili bilgi verip,
şirketi tanıtmış. Saab ile ilgili verilen bilgiler daha sonra
Büyükelçilik tarafından http://www.hurriyet.com.tr/index/Ankara/" rel="nofollow - Ankara 'ya gönderilmiş. Yani olay bundan ibaretken, bu işi 'Türk şirketlerin Saab'a ilgisi' şeklinde vermek biraz komik geliyor.
http://www.hurriyet.com.tr/index/Ali_Babacan/" rel="nofollow - Ali Babacan 'ın yorumu net
İşin bana göre en can alıcı noktası ise Türk hükümetinin Saab'ın
alınmasına karşıyken, hangi Türk şirketin buna cesaret edeceğinde. Çünkü
bundan bir ay önce hem Başbakan Yardımcısı http://www.hurriyet.com.tr/index/Ali_Babacan/" rel="nofollow - Ali Babacan hem de Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Saab'la ilgili çok net konuşmuştu.
GM, Saab'ı krizde 74 milyon dolara satmıştı
İSVEÇLİ Saab, 2009 yılı sonunda General Motors (GM) tarafından uzun
uğraşlar sonunda Hollandalı Skyper firmasına 74 milyon dolar nakit, 326
milyon değerinde imtiyazlı GM hissesi karşılığında satılmıştı. Saab'ı
alan şirketin ismi daha sonra Swedish Automobile olarak değişmiş, şirket
bünyesindeki Skyper firmasını elinden çıkartmıştı. Ancak kısa süre
sonra bu şirket köklü markayı ayağa kaldıramayınca Çinli Zhejiang
Youngman Lotus bu markayla ilgilenmeye başladı. Ne var ki GM'nin bazı
teknolojileri Saab'ın yeni sahibine kullandırmayacağını açıklaması Çinli
şirketin elini çekmesine neden oldu.
Uzmanlar, teknolojisiyle dikkat çekse de Saab'ın Türkiye tarafından
satın alınmasının üzerindeki mali yükümlülüklerin fazlalığı nedeniyle
doğru bir girişim olmayacağı konusunda uyarıyor. Yıllık ortalama 100
binlik üretim kapasitesi bulunan Saab'da bantların yeniden harekete
geçmesi için 950 milyon dolar gerektiği belirtilirken çalışanlara ait
sosyal haklar da markaya talip olanlar için önemli bir kriter oluyor.
Yani toplamda 1.5 milyar dolarlık bir yatırım sözkonusu. |
Babacan şu açıklamayı yapmıştı:
"Saab gibi eski ve yerleşik bir marka hem ucuz hem de tanıtımı kolay
olacaktır ancak bir çok zorluğu da beraberinde getirecektir. Böyle eski
bir marka satın almak görünen aynı zamanda göremeyeceğiniz süpriz
riskleri, sorumlulukları, sorun ve taahütleri beraberinde getirebilir.
Yani sendikal sorunları, o ülkenin yasal problemleri karşınıza
gelebilir. Bunlar yaşanıyor ve büyük sıkıntıları beraberinde getiriyor. O
nedenle belki biraz pahalı olabilir ama herseye yeniden ve sıfırdan
başlamanın en doğrusu olduğunu düşünüyoruz. Biz bir Türk markası
yaratmak istiyoruz. Yoksa dünyada Saab gibi bir çok marka var."
Nihat Ergün dalga geçti
Bu açıklamanın ardından Nihat Ergün'den de ilginç bir yorum gelmişti:
"Bu marka dünyada tutmuş bir marka değil ki, ne tutmuş, yani Saab'ın
dünyadaki potansiyeli nedir? Türkiye'de kaç tane Saab görüyorsunuz?
Gördünüz mü? Yani bin tane var mı Türkiye'de Saab marka otomobil?
Dolayısıyla, İsveç'te markalaşmasını, dünya çapında markalaşmasını
oluşturamamış bir markanın satın alınmasının bize çok büyük bir katkısı
olacağını ben şahsen düşünmüyorum yani."
Allah Saab'ına bağışlasın
Şimdi hükümet bu açıklamaları yaptıktan sonra 'Ben Saab'ı alıyorum'
demek biraz tuhaf olmaz mı? Çünkü, 'İsveçli markaya 1.5 milyar dolar
vereceğine yerli otoyu üretsene' demezler mi?
Kıssadan hisse, Saab geyikleri böyle sürer gider. Benim bu konuda aklımda tek kalacak söz 'Allah Saab'ına bağışlasın' olacaktır.
İÇ YAZIŞMAYI ELE GEÇİRDİK... TÜRK GRUBA TAVSİYELER NELER?
SAAB'ı 2008 yılı sonunda almak için girişimde bulunan ama daha sonra vazgeçen İsveçli http://www.hurriyet.com.tr/spor/" rel="nofollow - spor
otomobil üreticisi Koenigsegg'in kurucusu ve sahibi Christian von
Koenigsegg'in iç yazışmasını ele geçirdik. Koenigsegg, Saab'la ilgilenen
bir Türk gruba iflas başvurusu öncesinde çeşitli tavsiyelerde
bulunuyor. Her türlü işbirliğine de açık olduğunu kaydeden Koenigsegg
Saab'la ilgili şu analizi yapıyor:
Sayın ......
Şirket ile ilişkisi bulunan çok sayıda çalışan, uzman, avukat ve
muhasebeciyle altı aydan daha fazla geçirdiğimiz zaman sürecinde
şirketle ilgili önemli oranda bilgi sağladık. Çekilmeden önce, Swan'ın,
SAAB ve GM ile görüştüğümüz 80 anlaşmada (kontrakt) çoğunluk hakkını
kullandığını anladım. Eğer özellikle merak ettiğin bir şey ya da endişen
varsa, sana nasıl yardım edeceğimize bakabiliriz.
Şu andaki durumla ilgili değerlendirmelerim ise şöyle: "Benim
tahminim, Victor Muller, Swan ve ortakları SAAB'a yaklaşık 80 milyon
Euro'luk bir yatırım yaptı. Tabi, yüzde 100 emin olamam ama bu civarda
bir miktar olduğunu düşünüyorum. Sanırım, Çinliler satın alma için ilk
etapta onlara 35 milyon Euro teklif yaptı. Victor bu teklifi reddetti,
daha sonra Swan'a 100 milyon Euro önerdiler bu kabul edildi. Ancak, GM
bu süreci durdurdu. Bu durumda, senden istenen 250 milyon Euro yüksek
görünüyor.
Şirketin, çok büyük bir değişiklik yapılmadan mevcut iş planını
modifiye etmesi için tedarikçi, EIB ve diğer bazı ortaklara olan borçlar
dışında 500 ila 700 milyon Euro arasında bir kaynağa ihtiyacı var.
Sürece dahil olan tarafların miktarın bunun daha da altında olacağı
yönünde görüşü olduğuna eminim ancak benim fikrim bu yönde değil.
SAAB'ın, yeni 9-3 modeli GM'den parça almadan ya da çok az miktarda
parça kullanarak geliştirilirse gelecekte GM olmadan varlığını
sürdürebilme potansiyeli var. Ancak bu bir taraftan da, mevcut Gen 9-5
ya da 9-4X modellerinin artık olmayacağı ve önümüdeki 1.5 ya da 2 yıllık
sürede araç üretilememesi anlamına da geliyor. Phoenix olarak da
adlandırılan platform ben ve Bard tarafından, GM olan bağlılığın
azaltılması için başlatılmıştı. Bunun hala SAAB için en doğru strateji
olduğunu düşünüyorum.
Mevcut 9-3 modeli gerçekten artık yaşlanıyor ama buna rağmen yakın
zamanda sunulan 9-5 modelinden daha fazla ilgi görüyor. 9-5 zor
üretilmesine rağmen yarı ömür süresinin uzatılması ve şu ankinden daha
büyük bir dizel motora ihtiyaç duyuyor. 9-4X'in ise dizel motor olmadan
Avrupa'da satışı zor. Bu nedenle de GM'in dizel motora uygunluğu
sağlamadan bu modelde üretimi düşünmüyoruz. GM de bununla çok
ilgilenmiyor.
SATIŞ AĞI KÖTÜ
Diğer taraftan SAAB'ın satış ağı da iyi durumda değil ve bence bu konuda da yeni bir başlangıç gerekiyor.
Satış ağının durumu göz önünde bulundurulduğunda, 9-3'ün eski olması
ve 9-5'in yenilenmeye ihtiyaç duyması nedeniyle bence en iyisi bu iki
modelin üretimi durdurmak ve GM olmadan yeni 9-3'e odaklanmak. Bu
gereken odaklanma ve bağımsızlığı sağlayacağı gibi büyük ihtimalle
önemli oranda tasarrufta sağlayacaktır. Ama yinede gelecek bir kaç yıl
içinde satacak bir şey bulunmuyor. Bu süre de markaya, uğradığı
zararının yaralarını sarmak ve stratejik açıdan doğru pazarlama
platformunu oluşturmak için süre tanıyabilir
SAAB'ın çalışanları ise hem firmalarına çok sadık hem de çoğu
yetenekli ve tecrübeli. Ama hala SAAB gibi küçük bir şirkette GM'nin çok
fazla olan hiyerarşik yapısı var ve çok uyumlu bir işleyiş
sergilemiyor. Ayrıca SAAB'da şu anda olması gerekenden çok fazla çalışan
var ve bu konuda da yapılması gerekenler var.
Beijing Auto ile yapılan anlaşmanın nasıl formüle edildiğine de
dikkat etmek gerekiyor. Anlaşmanın koşullarının sağlanması için burada
bazı yükümlülükler olabilir.
İSİM TEKRAR KULLANILMAYABİLİR
Eğer, SAAB iflas ederse büyük ihtimalle SAAB isminin tekrar
kullanılması da mümkün olmayacak. Çünkü bu isim SAAB Automobile ya da
SWAN tarafından kontrol edilen iştiraklerin değil. Bu isim hakkı askeri
Company SAAB ya da Scania'ya ait olabilir. İsim hakkı sadece anlaşma
gereği SAAB Automobile'e verilmiş. Duyduğum kadarıyla, isim hakkını
satanlar şirket iflas ederse büyük ihtimalle bu hakkı satmayacaklar ya
da satsalar bile bu tamamen değişik şartlar altında olacak.
SAAB fabrikası ise oldukça iyi durumda ve bakımlı. Bu varlıklar
açısından iyi bir şey ancak eğer doğru anlıyorsam büyük kısmı Swan
tarafından zaten satılmış durumda.
SİYASİ BASKI VAR
SAAB'da siyaset baskısı da oldukça yoğun şeklide hissediliyor. İsveç hükümeti SAAB'daki gelişmeler çok önem veriyor.
Yukarıdakilerin hepsi SAAB'ın şu andaki durumunu nasıl gördüğümün
kısa bir özeti. Sizinle işbirliği yapıp bir ekip oluşturmaya hazırız.
Ancak, bütün bakış açıları Türkiye'den ortakların da katılımıyla
birlikte dikkatlice gözden geçirilmeli.